Karlar

Ağzımda bir şarkı dönüp duruyor.

“Karlar düşer.

Düşer düşer ağlarım.

Hep ismini, hep ismini anarım.”

Devamını bilmiyorum şarkının. Ancak o kısmı bana yetiyor. Kara bakıyorum. Ellerim donuyor balkonda ve mutfağa  gidiyorum uyuşukcana. Benim hep sadece ellerim üşür zaten. Kocaman taneleri var karların. Ve ben beynimin içine onun adını sayıklıyorum. Üstatların “sevda” dedikleri böyle bir şey mi? Yoksa sadece bir hoşlantı mı bu? Ayrıt edemiyorum. Zaten umursamıyorum da. Bir kez ellerimi tuttu ya. Bundan kelli sobanın içine soksam ellerimi öyle ısınmaz. Tembel tembel düşüyor kar taneleri ve ben onları izlerken tembel tembel âşık oluyorum. Var mı ötesi? Yok gibi sanki. Yüreğim daralıyor. Sadece sevmek yetmiyor insana çünkü. İnsanoğlu sevilmek de istiyor. Kendime duyamadığım merhameti, belediğim aşka duyduğumdan bir kurşun sıkıp öldüremiyorum o duyguları.

Bir belirsizlik durumu söz konusu aramızda. “İnsan bilemediklerinden korkar.” diyordu Tarih öğretmeni. Bu belirsizlik eziyet ediyor insana. Nasıl söylesem, nasıl anlatsam bilemiyorum. Sonra yine o şarkı dökülüyor dudaklarımdan .Karlar düşer, düşer düşer ağlarım. Hep ismini Hep ismini anarım. http://www.youtube.com/watch?v=gykWWDIsVJ4